Sünnet Kaça Ayrılır? İslam’ın Derin Düşüncesinin İçine Dalalım
Sünnet denilince, sadece dini bir kavramdan öte, toplumun yaşam biçimini ve kültürünü şekillendiren bir gelenekten bahsediyoruz. Peki, sünnet gerçekten ne kadar derin? Sadece ‘erkek çocuklarına yapılan bir uygulama’ olarak mı kalmalı, yoksa daha geniş bir bakış açısıyla değerlendirilmeli mi? Bu yazıda sünnetin ne olduğuna dair geleneksel bakış açısının ötesine geçip, bazı zayıf ve güçlü yönlerini tartışacağım. Gerek olumlu, gerekse olumsuz yönlerini özgürce ele alacak, sorgulayan bir bakış açısı sunacağım. Tabii, her şeyin bir sınırı vardır. Ne yazık ki, günümüzde dini uygulamalar bazen toplumsal normlarla buluştuğunda, “gelenek” adı altında yapılan şeylerin, derin bir sorgulama gerektirdiğini unuturuz.
Sünnet Nedir ve Hangi Türlere Ayrılır?
Sünnet, İslam’daki önemli dini ritüellerden biridir. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) uygulamalarına dayanarak erkek çocuklarının doğumdan bir süre sonra yapılan cerrahi müdahale ile gerçekleşir. Ancak sünnetin sadece bir uygulama değil, daha geniş bir kültürel ve dini anlam taşıdığını unutmamak gerekir. İslam’da sünnet, peygamberin izinden gitmek anlamına gelir ve bu uygulama çoğu toplumda kabul görür. Peki, bu kadar basit mi? Elbette değil. Sünnet aslında farklı kategorilere ayrılabilir ve her birinin de güçlü ve zayıf yönleri bulunur.
Geleneksel Sünnet (Tıbbi Sünnet)
Geleneksel sünnet, özellikle tıbbi bir gereklilik gibi gösterilir. Sağlık açısından birtakım faydaları olduğu söylenir. Mesela, sünnetin hijyenik açıdan faydalı olduğu, enfeksiyon riskini azalttığı ve cinsel sağlığı koruduğu ileri sürülür. Bununla birlikte, bu görüşü her doktor kabul etmez. Çünkü sünnetin gerçekten tıbbi bir gereklilik olup olmadığı konusu hala tartışmalıdır. 21. yüzyılda, tıbbi gelişmeler sayesinde bu tür uygulamaların gerekliliği sorgulanmaya başlanmıştır. Evet, hijyen önemli, ama gerçekten de bunun için bir çocuğun vücuduna cerrahi bir müdahale yapmak gerekiyor mu?
Dini Sünnet (İslami Sünnet)
Birçok Müslüman için sünnet, dini bir zorunluluk olarak görülür. İslam’ın emirlerinden biri olduğu iddia edilir, fakat bu tamamen yorum meselesidir. Çünkü sünnetin farz mı, sünnet mi olduğu İslam alimleri arasında tartışmalıdır. Bir tarafta sünnetin peygamberin (s.a.v.) uygulamalarından birisi olduğu ve dolayısıyla yapılmasının sevap olduğu söylenirken, diğer tarafta ise sadece müstehap, yani yapılması güzel ama zorunlu olmayan bir şey olduğu görüşü savunulmaktadır. Peki, ne kadarını yapmalıyız? Hem dini hem de toplumsal baskı altındaki çocuklar, pek çok durumda istemedikleri bir şeyi yapmaya zorlanıyor. Bu, her zaman doğru mu?
Kültürel Sünnet (Toplumsal Baskılar)
Sünnetin kültürel boyutunu ele aldığımızda, özellikle modern toplumda sünnetin genellikle bir zorunluluk ve norm haline geldiğini görmekteyiz. Türkiye gibi ülkelerde, sünnet töreni çok büyük bir kültürel etkinlik haline gelir. Çocuklar, doğdukları günden itibaren toplumsal bir beklentiyle karşılaşır: “Sen de sünnet olacaksın.” Bu bazen bir gelenek, bazen de sosyal statü meselesi olur. Oysa asıl mesele dini ve sağlık yönüyle ilgilenmek olmalı. Sünnetin çocuklar üzerindeki toplumsal baskı oluşturup oluşturmadığı tartışılabilir. Bir gün o çocuk büyüdüğünde, “Neden sünnet oldum?” diye sorarsa, vereceğimiz cevabımız ne olmalı?
Sünnetin Güçlü Yönleri: Gelenek ve Kimlik
Sünnetin güçlü yanları, toplumsal kimlik ve dini bağlarla ilgilidir. Birtakım insanlar için sünnet, bir inanç ve aidiyet meselesidir. Toplumun bir parçası olmak, kültürel değerleri yaşatmak ve geleneklere bağlı kalmak önemli bir motivasyondur. Kültürel bağlamda, sünnet bir dönüm noktasıdır; çocuk bir nevi “erkeklik” yolunda ilk adımını atar. Sosyal kabul ve kimlik oluşturma anlamında sünnet, pek çok aile için önemli bir ritüeldir. Ancak bu görüşte, sünnetin bu şekilde bir kimlik kazanma aracı olarak kullanılmasının da eleştirilmesi gerektiğini savunuyorum. Gerçekten de bir çocuğun kimliği, bir cerrahi müdahale ile mi şekillenir?
Sünnetin Zayıf Yönleri: İnsan Hakları ve Zorunluluk
Sünnetin eleştirilen yanları ise çok daha derin. Birincisi, sünnetin çoğu zaman bir zorunluluk haline gelmesi. Bir çocuğun “sünnet edilme” kararı, çoğu zaman onun rızası olmadan, aile veya toplum baskısı ile verilir. Çocuğun kişisel tercihleri göz ardı edilir. Bu, bireysel özgürlüklerin ihlali midir? Bir insan, kendi bedenine dair kararları almakta özgür olmalı değil mi? Hele ki sünnetin, sağlıkla ilgili ne kadar faydalı olduğuna dair net bir bilimsel kanıt yokken, neden hala bu kadar yaygın?
İkinci bir eleştiri noktası da, sünnetin toplumsal bir norm haline gelmesi. İnsanlar, sünneti sadece dini bir yükümlülük olarak görmekle kalmayıp, aynı zamanda sosyal bir kimlik gösterisi olarak kabul ederler. Yani, sünnet olmayan biri toplumsal anlamda ‘eksik’ sayılabilir. Sünnetin bu şekilde, dini bir yükümlülükten öteye geçip kültürel bir zorunluluğa dönüşmesi, toplumsal baskı yaratmakta mıdır?
Sünneti Tartışmaya Açmak
Bütün bu güçlü ve zayıf yönleri göz önünde bulundurursak, sünnet hakkında daha açık fikirli bir tartışma yapmak çok daha faydalı olacaktır. Sünneti geleneksel bir ritüel olarak kabul etmek, onu sorgulamadan yaşamak, aynı zamanda dogmatizmi de beraberinde getirir. Geleneğin hatalı yönlerini görmek ve bu konuda değişim yaratmak önemli bir adım olacaktır.
Şu soruları sormak, belki de en doğrusu olacaktır: Sünneti yapmak gerçekten gerekli mi, yoksa sadece kültürel bir baskı mı? Din ve gelenek adına bir çocuğun bedeni üzerinde yapılacak müdahale, kişisel özgürlükleri ne kadar ihlal eder? Hem dini hem de kültürel açıdan sünnetin rolünü, kendi fikirlerimizi geliştirecek şekilde sorgulamalıyız.
Sonuçta, sünnet her toplumda farklı şekilde ele alınabilir ve buna dair yapılan yorumlar zamanla değişebilir. Bugün sünneti sorgulamak, çoğu insan için tabu olsa da, aslında bu bir bakıma toplumların modernleşme sürecine dair önemli bir göstergedir.